SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

CENAİZ BAHSİ

<< 3214 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ سُفْيَانَ حَدَّثَنِي أَبُو إِسْحَقَ عَنْ نَاجِيَةَ بْنِ كَعْبٍ عَنْ عَلِيٍّ عَلَيْهِ السَّلَام قَالَ قُلْتُ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ عَمَّكَ الشَّيْخَ الضَّالَّ قَدْ مَاتَ قَالَ اذْهَبْ فَوَارِ أَبَاكَ ثُمَّ لَا تُحْدِثَنَّ شَيْئًا حَتَّى تَأْتِيَنِي فَذَهَبْتُ فَوَارَيْتُهُ وَجِئْتُهُ فَأَمَرَنِي فَاغْتَسَلْتُ وَدَعَا لِي

 

Ali (R.A.)'dan demiştir ki:

 

 (Babam Ebû Talib ölünce) Nebi (s.a.v.)'e (vardım ve):

 

Senin dalalette olan amcan öldü, dedim.

 

"Git baba'nı kabr'e koy! Sonra yanıma gelinceye kadar (kimse ye bununla ilgili) bir söz söyleme" buyurdu. Bunun üzerine gidip o'nu kabre koydum ve (Hz. Nebi'in) yanına geldim. Bana yıkanmamı emretti. Ben de yıkandım. Bana dua etti.

 

 

İzah:

Nesaî, tahare, cenâiz

 

Hadis-i şerifte Nebiimizin küfür üzere öldüğünden bahsedilen amcasından maksat Ebû Talib'dir. Asıl adı "Abdümenaf'tır. Fakat künyesi ile meşhur olduğu için "Ebû Talib" diye anılır.

 

Kendisi Nebi Efendimizden 35 sene önce dünyaya gelmiştir. Hz. Nebi sekiz yaşında iken dedesi Abdülmuttalib'i kaybedince, Abdulmuttalib'in vasiyyeti üzere onun bakımını amcası Ebû Talib üzerine aldı. Bu görevi en güzel bir şekilde yerine getirdi.

 

Hz. Nebi onun evinde kaldığı sürece, o evde daha önce hiç görül­medik bir bereket hasıl olmaya başladı. Ebû Talib'in aile efradı topluca ve­ya ayrı ayrı bir şey yiyecek olurlarsa doymazlardı. Fakat Nebiimizle birlikte yedikleri zaman yiyecek az da olsa doyarlardı.

 

Bu sebeple Ebû Talib, bir şey yeneceği zaman aile efradına "durun, oğ­lum gelsin!" der, Nebiimiz gelince yenmeye başlanırdı.[Koksal M. Asım, İslam Tarihi, Mekke Devri, 73.]

 

Hz. Nebie karşı kavmi zulme kalkıştıkları zaman, karşılarında en büyük engel olarak da Ebû Talib'i buldukları gibi, Efendimiz Hz. Hatice ile evlenmeye karar verdiği zaman da en büyük maddi desteği ondan gör­müştü. Onun nişan merasimindeki şu hitabesi bu evliliğe yaptığı maddi ve manevi desteği göstermek için kâfidir "... Kardeşimin oğlu Muhammed b. Abdullah ki akrabanız olduğu malumunuzdur. Onunla Kureyş'ten hiçbir genç tartılamaz, Ölçülemez! Bu, şeref ve asaletçe, akıl ve faziletçe onların hepsin­den üstün gelir!.

 

Gerçi malı azdır. Fakat, mal dediğin nedir ki? Geçici bir gölge, bir per­de alınır verilir iğreti bir şey!

 

Allah'a yemin ederim ki: Bundan sonra onun mertebesi daha çok bü­yüyecek, daha çok yükselecek!

 

Şimdi O, sizden kızınız Hatice'yi zevceliğe istemekte, muaccel mehir ola­rak da oniki ûkiye altın vermeyi teahhüd etmektedir."

 

Ebû Talib Nebiliğin onuncu yılında hicretten üç yıl önce vefat et­tiği zaman 78 yaşında idi,

 

Mevzumuzu teşkil eden bu hadisi şerif îbn Sa'd'ın Tabakat'ında şu ma­nâya gelen lafızlarla rivayet olunmuştur:

 

"Hz. Ali dedi ki: Ebû Talib'in öldüğünü Nebi (s.a.v.)'e haber ver­diğim zaman Rasûlullah (s.a.v.) ağladı. Sonra bana -git onu yıka, kefenle, sonra da kabre koy- buyurdu. Ben de bu emri yerine getirip yanına döndüm. Bana - git yıkan- buyurdu. Rasûlullah (s.a.v.) evinden çıkmadan onun için günlerce istiğfara devam etti. Bunun üzerine Cebrail (a.s) kendisine şu âyet-i kerime­yi indirdi. "Akraba biie olsalar cehennemin halkı oldukları belli olduktan sonra (Allah'a) ortak koşanlar için mağfiret dilemek, ne Nebiin ne de inananların yapacağı bir iş değildir."[Tevbe 113]

 

Bu mevzuda İbn Ebî Şeybe'nin Musannaf'ında rivayet edilen bir hadis-i şerif de şu mealdedir: "Hz. Ali (Hz. Nebi'e hitaben: Ey Allah'ın Ra-sûlü) ihtiyar amcan öldü. Onun hakkında ne (yapmamızı uygun) görüyor­sun? diye sordu. Hz. Nebi de -Onu yıkayıp kabre koymanı istiyorum-dedi ve ona (cenazeyi yıkadıktan sonra) kendisinin de yıkanmasını emretti."

 

Mcvzumuzu teşkil eden hadisin zahirinden Nebi (s.a.v.)'in Ebû Talib'in cenazesinin kabre taşınmasına iştirak etmediği anlaşıhyorsa da Beyha-kî'nin de açıkladığı gibi Ebû Davud'un el-Merasil isimli eserinde Hz. Pey­gamberin amcası Ebû Talib'in cenazesini uğurladığı ve yol boyunca Allah'­tan ona af ve ihsan talebinde bulunduğu, fakat defnedilirken kabri başında bulunmadığı rivayet edilmektedir.

 

Ancak Hz. Nebiin, Ebû Talib'in yıkanmasına ve defnine iştirak etmediği, cenaze namazının kılınmasını istemediği mevzuunda bütün riva­yetler birleşmektedirler.

 

Hz. Nebiin, Hz. Ali'ye babasını yıkadıktan sonra kendisinin de yıkanmasını emretmesine gelince bunun iki sebebi olabilir:

 

1. Bir ölüyü yıkadığı için bunu istemiş olabilir.

 

2. Bir kâfiri yıkadığı için emretmiş olabilir. Çünkü Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerim'inde: "Ey inananlar (Allah'a) ortak koşanlar pisliktir..."[Tevbe  28] buyurmuştur.

 

"Bir ölüyü yıkayan kimse kendisi de yıkansın." mealindeki 3161 nu­maralı hadisin genel hükmü gözönüne alınırsa, bir ölüyü yıkamış olduğu için bunu emrettiği anlaşılır.